Barla-Horasan Hattının Hikayesi ya da Fetullah Gülen Aslında Kimdir?

M. Emin Akkaş’ın Tespitleri – 6

Kişilik olarak Risale-i Nur’un verdiği derse ittibaen İslam’a hizmet iddiasında olan bütün cemaat, grup ve tarikatlere olumlu bakan birisiyim. Bu hikayenin konusu olan Fetullah Gülen’in başında bulunduğu harekete de 17-25 Aralık operasyonuna gelinceye kadar olumlu bakmaktaydım. Sohbetlerine faaliyetlerine katıldım. Elimden geldiği kadar yardım ettim kendi çocuklarım da dahil olmak üzere başkalarını aynı şekilde teşvik ettim. 17-25 Aralık operasyonunu takip eden günlerde hep bekledim ki birisi çıksın Başbakan ile Fetullah Gülen’in arasını bulsun. Bu arada bu yapı ile ilgili yazılanları ve söylenenleri ister istemez takip etmeğe başladım. Bu minval üzere 30 Mart 2014 seçimleri yapıldı.

Seçim öncesi ve sonrası bu yapıyla ilgili söylenenleri ayrıca analiz ettim. 21 Nisan 2014 Tarihinde bu analizler şöyle bir düşünceye varmama yol açtı: Bugüne kadar tanıdığım ve itimat ettiğim kişilerin hepsinin bu kişi ile ilgili tespitlerinin ortak noktası aldatmak. Bu kişi herkesi aldatmış ve olduğundan farklı görünmüş. Eğer bu zat bu söylenenleri yapmışsa 40 yıldır bu kadar geniş bir kitleyi aldatabilmiş ise bu kişi bir aldatıcı yani hadisteki tabirle bir deccal ve İslam toplumu içinde çıktığı için süfyan olması gerekir. Bu düşünce ile 5.Şua’daki iki hadis-i şerif aklıma geldi. Süfyanın büyük bir alim olacağını ve Horasan taraflarından çıkacağını anlatan hadisler. Bu zatın alimliği kesin, zira herkes ona alim ile eş anlamlı olan hoca ünvanı ile hitap ediyor. Fakat bu konuda yalnız değil, daha başka çok sayıda hoca ünvanlı kişi etrafta bol miktarda mevcut. Gerçi hiç birinin  etkilediği kitle büyüklüğü bu zatın yanına yaklaşamazdı bile. Ancak tek başına büyük alimlik veya hocalık hüküm vermek için yeterli değildi.

O ana kadar bildiğim sadece bu zatın memleketinin Erzurum olduğu, fakat köyünü, ilçesini diğer şahsi bilgilerini bilmiyordum. “Süfyan Horasan taraflarından çıkacak” ve Erzurumlu’luk birlikte bir çağrışım yaptı. Günümüzde Erzurum’da da Horasan adında bir İlçe var. Geçmişte Horasan denilince anlaşılan İran’ın doğusundaki Horasan Bölgesine alternatif bir yer bugün ülkemizde de mevcut. Hadis-i şerif’in esas kasdettiği yer bu Horasan olabilir miydi acaba? Hipotezi bu şekilde kurunca bunun delili ne olabilirdi. O anda hadisteki ‘taraf‘ kelimesi bir çağrışım yaptı. Taraf yön, istikamet, cihet anlamına gelen bir kelime idi. Mesela etraf-ı erbaa denince dört yön kuzey, güney, doğu ve batı kasdedilir. Şu halde bu taraf kelimesi bir yön belirtiyorsa bizdeki Horasan İlçesine nerden bakılması gerekir idi? Bu hadis-i şerifi 5. Şua’da nakleden Bediüzzaman dört büyük eserini yazdığı zaman Barla’da idi. Ayrıca talebelerine söylediği ‘Ben görmediğim hiç bir şeyi yazmadım’ sözüne göre bu zatı görmüş ise bu görme yeri Barla olmalı dedim. Eğer Barla’dan Horasan’a bakılırsa yani Barla-Horasan arasında bir hat çizilirse bu hat bu zatın memleketinin ne kadar yakınından geçer? Bu merak saikası ile gayri ihtiyari GoogleEarth programını açtım. Önce Barla’yı buldum. Merkezine (Ki Bediüzzaman’ın kaldığı evin önüne denk geldi.) bir nokta (push pin) koydum: barla Sonra Horasan merkeze bir nokta koydum: horasan

GoogleEarth’ün araç çubuğundaki cetvel ile mesafe ölçümü yapar gibi Barla’dan Horasan’a bir çizgi çizdim ve çizgiyi kaydettim. Yaklaşık 1011 Km’lik bir çizgi ortaya çıktı. barla-horasan Yukarıda da zikrettiğim gibi bu ölçümleri yaparken Fetullah Gülen’in doğduğu yeri henüz bilmiyordum sadece Erzurum’lu olduğunu biliyordum. Google arama motoru ile doğduğu yerin Pasinler’in Korucuk Köyü olduğunu tespit ettim. GoogleEarth üzerinde yerini buldum bir nokta da oraya koydum:barla-korucuk-horasan Görüldüğü gibi Korucuk Köyü tam çizginin üzerine düşmüştü. Ama çizgi kalınlığı ve zoom seviyesi dolayısı ile bu çizgi üzerinde olmaklık zahiri bir yakınlık da olabilirdi. Kesin hüküm için zoom yaparak yaklaşıp ondan sonra durumu tespit etmek gerekecekti. Ancak evlerin net olarak görüldüğü maksimum zoom seviyesinde  çizginin köyün tam ortasından geçtiğini gördüm:korucuk Kurduğum hipotez doğru çıkmıştı. Barla’dan Horasan’a çizilen hat tam köyün merkezinden geçmekteydi. Bu çok çarpıcı bir bulguydu. Bu durumu hemen bir arkadaşla paylaştım. Ona anlatırken farkına vardım ki çizgi sadece köyün içinden değil aynı zamanda  evinin üzerinden de geçmekteydi:korucuk2 korucuk3 Bu tespiti hemen bir kaç kişi ile paylaştım. Çünkü hem bir hadis-i şerifin zahir manası te’vilsiz tahakkuk etmiş hem de herkesin bu zata karşı ikaz edilmesini gerektiren bir durum hasıl olmuştu. Hafta sonu mutad üzere köyüme gittim. Dönüşte aklıma geldi ki burada yersel olarak başka bilgiler de olabilirdi. Acaba neler olabilir idi? İlk aklıma gelen noktalar arasındaki mesafelerin (Barla, Erzurum İl merkezi, Korucuk Köyü, Pasinler İlçe Merkezi, Horasan İlçe Merkezi)  bir anlam taşıyor olabileceği idi. pic04 Dönüş yolunda durmam gereken bir yer vardı. Orada durunca hemen bilgisayar başına geçip ölçmelere başladım. Erzurum-Korucuk-Pasinler aynı istikamet üzerinde idi. Soldan sağa önce Erzurum Merkez-Korucuk sonra Korucuk-Pasinler Merkez arasını aşağıdaki gibi ölçüp kaydettim:pic06 Erzurum-Korucuk 20.4 km ve Korucuk-Pasinler arası 14.9 olarak ortaya çıktı. Bu rakamlar ne gibi anlam taşıyabilir diye düşünürken gördüm ki tam sayı kısımları 20 ve 14 yan yana yazınca 2014 yapıyordu. Yani ortaya bir yıl çıkmıştı. O zaman ay ve gün de olabilirdi. Acaba kesirler yani .4 ve .9  ay ve gün olabilir miydi? Yani 9.4.2014 bir başka deyişle 9 Nisan 2014. Bu tarih bir çağrışım yapmadı. Bunlar acaba ay ve günün yüzdeleri olabilir miydi? O zaman: Ayı tespit için: 1 yıl 12 ay 12×0.4=4.8 yani yine 4. ay içinde ama 4.ayın sonlarına doğru yani 5. aya yakın, Günü tespit için: Nisan ayı 30 gün 30×0.9=27 yani 27. gün. Ortaya bir tarih daha çıktı 27 Nisan 2014. Bu tarih ne olabilir diye düşünürken hesapları yaptığım bilgisayarın sağ alt köşesinde o günün tarihinin 27 Nisan 2014 olduğunu hayretle gördüm. Çok şaşırtıcı bir durum ortaya çıkmıştı. Hesapla ortaya çıkan tarih tam olarak o tespitin yapıldığı tarih idi. Bunun tesadüf olması artık hiç mümkün değildi. Buradan kendime bu zatın hakiki mahiyetinin ortaya konulmasında önemli bir vazife düştüğü hükmüne vardım.

Aklımda bu vazifeyi nasıl yerine getirebilirim düşüncesi ile mola verdiğim yerden hareketle eve geldim. Mademki bu zatın hadis-i şeriflere göre hakiki mahiyetinin ortaya konmasında benim de bir vazifem var o takdirde bu kişi ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacım vardı. Biyografisini okumak için yine google’a girdim. Biyoğrafisini anlatan ilk sitede okuduğumda hayretle gördüm ki  doğum tarihinin 27 Nisan 1942 olduğu yazılıydı. Yaşını büyütmüş 27 Nisan 1941 yapmıştı. Yani aslında o gün yani 27 Nisan 2014 Tarihinde tespit ettiğim 27 Nisan bu zatın aynı zamanda doğum ay ve günü imiş. Ay ve gün varsa yıl da olmalı diye aklımdan geçti. Henüz değerlendirmediğim Erzurum-Horasan arasındaki mesafeyi ölçtüm: pic07 Çıkan mesafe 76 veya 77 km idi. Eğer bu rakam bu zatın yaşı ise 2014 yılından çıkarınca doğum yılı çıkmalıydı. Fakat çıkan sonuç 1938 veya 1937 idi. 4 yıllık bir sapma vardı. Acaba bu sapmanın bir açıklaması var mıydı? Birden aklıma geldi ki ya bu zatın gerçek doğum tarihi farklı ise? Hemen  google’da bu defa “gerçek doğum tarihi”  anahtar kelimesini ekleyerek arattım. Bingo tam isabet! Karşıma kendi sitesi çıkmıştı ve kendi sitesindeki hayatının kronolojik anlatımına göre gerçek doğum tarihi 27 Nisan 1938 idi. Yani o da hedefi tam 12’den vurmuştu. Bu tespitin yapıldığı 27 Nisan 2014 Tarihi itibariyle tam olarak 76 yaşını doldurmuş ve 77’den gün almaya başlamıştı.

Tek bir hadis-i şerif: “İslamların Deccalı (Süfyan) şarktan (doğudan), Horasan taraflarından çıkar. Kalkan yüzlüler ona tabi olur“; bu zatın Bölgesini (Doğu Anadolu), İlini (Erzurum), İlçesini (Pasinler), Köyünü (Korucuk) ve köydeki evini, kendisinin destek alacağı silahlı gücün özelliğini (polis ve jandarmanın kalkanlarını) zahir bir şekilde ve ayrıca doğum tarihini gün-ay-yıl olarak mesafe cinsinden kodlanmış şekilde haber vererek Hz Peygamberin (s.a.v)  günümüzde bir mucizesinin daha tahakkuk ettiğini göstermiştir.

Bu tespit daha sonra zincirleme başka tespitlerin yolunu açtı. Hepsi de bu zatın, Süfyanı haber veren bir çok hadis-i şerifin te’vilsiz birinci muhatabı olduğunu göstermekteydi.

Başka bir hadis-i şerif için benzer konumsal tespit örneği için tıklayın.

Her şeyin doğrusunu yalnız Allah bilir.

Diğer tespitler için aşağıdakileri de okumanız tavsiye edilir:

Günümüzdeki Süfyan (İslamların deccalı) kim?
David Cohen Büyük Deccal Olabilir mi!
On Dokuzun Sırrı ve Komplocular
Fetullah Gülen ve Masonik Sembolizm
Kayıp “H”nın Sırrı – Fet(h)ullah mı yoksa Fe(v)tullah mı?


Önemli bir not:

İfadelerimdeki kesinlik istatistikteki olasılık hesabından kaynaklanıyor. Malum bir paranın 3 defa üst üste yazı gelme ihtimali 1/2 x 1/2 x 1/2 = 1/8 dir.

Aynı olasılık hesabını yaptığımızda; 1011 km’lik Barla Horasan hattının (~1000km) tesadüfi olarak Fetullah Gülen’in bölgesini , ilini, ilçesini, köyünü, köydeki evini kesmesi ve doğum tarihini yıl-ay-gün olarak gösteriyor olma olasılıkları kabaca:
Barla-Horasan   1/1000
Bölgesi  1/7
İli  1/81
İlçesi  1/20
Köy  1/56
Hane  1/70
Doğum Yılı  1/2000
Doğum Ayı  1/12
Doğum Günü  1/30
1/1000 x 1/7 x x 1/81 x 1/20 x 1/56 x 1/70 x 1/2000 x 1/12 x 1/30=1/(3.12^17) yapar. Bu rakam o kadar küçüktür ki istatistiki olarak sıfır kabul edilir. Yani hadis-i şerifin muhatabı Fetullah Gülen’dir dediğimizde bu hükmün yanlış olma ihtimali sıfırdır. Ama bu tevafuku başka bir şeye mesela Fetullah Gülen’in mehdiliğine veya mesihiyetine de hamledebilirsiniz. O başka. Kendini kandırmak için isteyen o şekilde inanmaya devam edebilir. Ancak unutulmaması gerekir ki bu tespitin hareket noktası süfyanı anlatan hadis-i şeriftir.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

  1. #1 by nuki38 on 12/03/2015 - 23:15

    ergün diler in yazısını okuyordum bakarken bakarken sizin paylaşımınızı gördüm devam ettim blog u gördüm tesbitler süper dilerim daha çok kişiye ulaşırsınız

  2. #3 by kaan on 13/03/2015 - 22:46

    Muhterem Kardeşim,

    Tespitlerinizi ilgi ile okuyup çevreme de tavsiye ediyorum. Mehdi konusuna ne zaman gireceksiniz ? Belki de O’nu korumak adına kimliğini ifşa etmek istemiyorsunuz fakat Cenabı Allah celle celalühü O’nun koruyucusudur.

  3. #4 by kaan on 13/03/2015 - 22:49

    Ayrıca evet bende inandım şu saatten sonra ki Cenabı Allah celle celalühü Sizi bu mevzuda yani bu şahsın mahiyetinin insanlara bildirilmesinde vazifeli kılmış. Hak Teala yardımcınız olsun inşallah.

  4. #5 by hakan arık on 16/03/2015 - 18:59

    Okunmaya değer orijinal bi çalışma.tebrikler.

  5. #6 by genco on 16/03/2015 - 19:55

    altı üstü bi hırsızlık ortaya çıkardı.ne peşindesiniz adam hırsızlık cezasını bulmalı dediği için bu kadar zulüm altında.bu araştıröayı yapan tayyipi bunun yarısı kadar araştırdımı acaba ? yoksa biliyodamı yazmıyo.

  6. #7 by SADIK HOŞAF on 18/03/2015 - 05:34

    OKUMAYA DEĞER İYİ BİR ARAŞTIRMA YÜKLÜ BİR EMEK ALLAH RIZASI İÇİN YAPILAN HER İŞİN KARŞILIĞI VARDIR.

  7. #8 by meftun on 23/03/2015 - 09:35

    Korkarım bu yazıyı yazan ve okuyup tasvip eden herkesin ahirette çekeceği var.

  8. #11 by leke on 26/03/2015 - 18:43

    ya bi saçmalama ya rizede yakın hem ordan göçmüş ataları tayyibin tayyip o zaman sufyan

  9. #12 by RISALE-i NUR gercekten Horasan haKkinda ne diyor! on 15/04/2015 - 23:38

    Risaleye göre horasan hadisi……

    Risale-i Nur 5. sua’dan alinti (5. SUA- üc kücük mesle)
    ———————–
    Üçüncü Hâdise: Bir rivayette “İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek” denilmiş. لاَيَعْلَمُالْغَيْبَاِلاَّاللّهُ Bunun bir tevili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyet’in en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu’yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.

    ————————-
    Horasan hadisi RISALE-i Nur’a göre sadece islam deccalinin türk milletinden cikacagina isaret…..

    Yani Üstad hz. Sunu demek istiyor Peygamber Efendimiz (sav) HORASAN demis, yani yukarida belirtildigi gibi daha rasid halifeler dönemi; emeviler; abbasiler; endülüs yasanacak ve türk henüz dünya capinda yoklar taaa selcukludan tutup osmanliya kadar süren sürecte yukarida belirtildigi gibi Üstad hz. Horasandan anadoluya göc edecekler, anadoluyu mesken edecekler; aradan 14 asir gececek ve ISLAM DECCALI TÜRKLER ICINDEN CIKACAK…. Yani kisaca burada RISALE-i NUR’a göre ERZURUM, IZMIR, ANKARA, ISTANBUL MEVZUBAHIS DEGIL…. ÖNEMLI OLAN TÜRKLERIN ICINDEN CIKMASI…..

    EY KARDESIM EGER RISALE-i NUR TALEBESISYSEN SEN SU AN ILMEN MAGLUB OLDUN VE YUKARIDAKI YAZILARIN FANTASTIK HESAPLARIN TUTMADI…. CÜNKÜ FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDI BELKI ERZURUMDA DOGMUSTUR AMA ONUN ZUHURU IZMIRDE GERCEKLESTI BUNU HERKES BILIR. ÖRNEK: AZIZ MAHMUD HÜDAYI HZ. ANKARADA DOGMUSTUR AMA O BURSADA HÜDAYI VE MÜRSIDI KAMIL OLMUSTUR!!! Yani Fethullah Gülen Hocaefendi Erzurumlu olabilir ama madem onunzuhurunu konusuluyor o IZMIRDE ZUHUR ETTI, ONUN CEMAATI IZMIR VE ETRAFINDA ZUHUR ETTI! Onun CEMAATI EGEDE ZHUR ETTI. O 160 ülkeyi asan hizmeti IZMIRDEN FILIZLENDI! Yani bölgesel olarak şarkdan ve doğudan coooooooooooooook uzak….

    Vesselam……

    • #13 by wuslath on 06/05/2015 - 14:09

      Buradaki tespiti Bediüzzaman yapmıştır diye bir iddiamız yok. Sadece Bediüzzaman’ın “dikkat çektiği hadis” üzerinden tespit yaptık diyoruz. Yoksa onun dönemi Süfyan zaten belli.

    • #14 by Muhammet on 05/12/2015 - 15:08

      Siz kendinize göre değerlendirmişsiniz vesselam

  10. #15 by RISALE-i NUR acisindan Fethullah Gülen on 16/04/2015 - 01:54

    Bedüzzaman hz. 14. sua’dan alinti (basbakanliga adliye bakanliga, dahiliye bakanliga yazdigi mektup) bu mektubun tam metni yazinin en son kisminda TAM nesredilecektir!
    Simdilik atifta bulunmak istedigim en önemli kismi ele alacagim….

    ————————-
    Buna rağmen birtakım fırsat düşkünlerinin de iştigal mevzuu oldu. Üzerinde tetkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli’de tevkif edildim; muhakemeler oldu. Neticede hakikat tecellî etti, adalet yerini buldu. Fakat bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım.

    Bana şunları isnad ediyorlar;
    1. Sen siyasî bir cemiyet kurmuşsun.
    2. Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
    3. Siyasî bir gaye peşindesin.

    Bunların esbab-ı mucibe ve delilleri de, risalelerimin iki üçünden on on beş cümleleridir.
    Sayın Bakan,
    Napolyon’un dediği gibi, “Bana tevili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla idam edeyim.” Beşerin ağzından çıkan hangi cümle vardır ki, tevillerle cürüm ve suç teşkil etmesin? Bilhassa benim gibi yetmiş beş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş, sırf âhiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyete makrun olduğu için pervasız olacaktır. Bunları tetkikle altında cürüm aramak insafsızlıktır, başka birşey değildir.
    ————————-
    Yukarida ki suclamalari okuyanlar birde fethullah Gülen cemaatine ve sahsina yapilan suclamalarla kiyaslasinlar! Bire bir ayni! En önemli tevafukat ise bedüzzaman 75 yasinda yukaridaki suclamalara maruz kaliyor…. Fethullah gülen hocaefendi 1938 dogumlu 17-25 aralik 2013te baslayan sürecte kendisi de tam 75 yasinda! TEVAFUKATA BAK….. !!!
    ————————-
    Sarikli genc ve Fethullah Gülen’e ve cemaatine isaret
    Hulusi Abinin rüyasinin tabiri…..28. mektup; mektubat risalesinden…..
    —————–
    Mesciddeki küçük cemaat ise, Hakkı, Hulûsi, Sabri, Süleyman, Rüştü, Bekir, Mustafa, Ali, Zühtü, Lütfi, Hüsrev, Refet gibi, Sözlerin hameleleridir. Ufak kürsü ise, Barla gibi küçük bir köydür. Yüksek ses ise, Sözlerdeki kuvvet ve sür’at-i intişarlarına işarettir.

    Birinci safta sana tahsis edilen makam ise, Abdurrahman’dan sana münhal kalan yerdir. O cemaat, telsiz âletlerin âhizeleri hükmünde, bütün dünyaya ders işittirmek istemek işareti ve hakikati ise, inşaallahtamamıyla sonra çıkacak. Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, ileride tevfik-i İlâhî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler ve birer telsiz telgrafın merkezi olurlar. Sarıklı, küçük, genç bir zât ise, Hulûsi’ye omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir. Bazılarını zannederim, fakat kat’îhükmedemem. O genç, kuvve-i velâyetle meydana atılacak bir zâttır. Sair noktaları sen benim bedelime tabir et.
    (Bu alintinin tamamini en altta bulabilirsiniz)
    —————–
    Yukaridaki bölümü dikkatle okunursa Risale-i Nuru temsil eden büyük Abilerimiz “kücük cemaat” oluyor. Daha sonra “o cemaat” yani büyük olan “tamamiyla sonra zuhur edecek” ve dünyaya ders isittirecek.
    Simdi insafli ve vicdanli düsünürsek Abdulkadir Geylani hz., Imami Rabbani hz., gibi insanlara Fethullah Gülene ve onun cemaatine nasip olan o gibi büyük zatlara nasip olmamistir. (Burada dikkat etmek istedigim husus üstünlük meselesi degildir Allahin nasip ettigi nimetlere dikkat cekmektir) Burada yine Risale-i nurun mucizesi ortaya cikiyor cünkü temeli Risale-i nur ve pratik hayatta 160 ülkeyi asan bir cemaat yani “DÜNYAYA ders isittiriyor”. Bu cemaat risale-i nurun en büyük canli meyvesidir. Fethullah gülen hocaefendi ise kuvvei velayetle ortaya atilmistir bastan sona bu cemaate fikri ve ameli örnek hayat sunmustur ve yazdigi kitaplar ortada muhtesem bir seviyesi var. Sohbetleri internette bilhassa 70li,80li,90li yillarda yaptigi sohbetler hitabetiyle, hissiyatiyla, bilgi dagarcigiyla toplumda meydana atilmistir ve isbat ediyor…..
    —————–
    Mehdinin üc vazifesi…… Emirdag lahikasi….s. 231-233

    Mehdinin 3 vazifesi vardir
    Aziz, sıddık kardeşlerim,

    Evvelâ: Nurun ehemmiyetli ve çok hayırlı bir şakirdi, çokların namına benden sordu ki: “Nurun hâlis ve ehemmiyetli bir kısım şakirtleri, pek musırrâne olarak, âhir zamanda gelen Âl-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar ve o kadar çekindiğin halde onlar ısrar ediyorlar. Sen de bu kadar musırrâne onların fikirlerini kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Elbette onların elinde bir hakikat ve kat’î bir hüccet var ve sen de bir hikmet ve hakikate binaen onlara muvafakat etmiyorsun. Bu ise bir tezattır, herhalde hallini istiyoruz.”

    Ben de bu zâtın temsil ettiği çok mesaillere cevaben derim ki:

    O has Nurcuların ellerinde bir hakikat var. Fakat iki cihette bir tâbir ve tevil lâzım.

    Birincisi: Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdî-i Âl-i Resulün temsil ettiği kudsî cemaatinin şahs-ı mânevîsinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlâhiyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

    Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun tâunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.

    Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdînin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zât, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak.

    Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mânevî ordusu, yalnız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirtlerdir. Ne kadar da az da olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.

    —————–

    Yukarida belirtildigi gibi

    – Bedüzzamanin ve büyük abilerimizin vazifesi tedkikat ve Risale-i Nur eserini hazirlamak ve kendisi hz. mehdi olamam diyor. Risale zaten hz. Mehdiye zemin hazirladigi icin dogrudan hz. Mehdiye hizmet ediyor

    Taa ki hz. Mehdi Risaleyi hazir program olarak bulup PRATIKTE UYGULASIN cünkü onun vakti yetmez Risaleyle tedkikat yapmak, ki bunu üstad hz. Yapti….. Ve Fethullah Güllen Hocaefendi ve Risale-i Nurun sahsi manevisindeki cemaati 160 ülkeyi asmis az olmalarina ragmen muhtesen bir ordu gibi is yapiyor…..! Ve Risale-i nur ve Bedüzzamanin hazirladigi zemin ve toplum olmasa bu mümkün olamazdi!!!

    ——————-

    http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=SikkeiTasdikiGaybi&Page=11
    Ümmetin ahirzamand gelecek zat hakkinda bilgiler……

    Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 11
    Bu Sayfayı ‘Sayfalarım’a Ekle
    Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmihâ Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.
    O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.
    O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler.

    En önemli iki noktadan biri

    – “büyük bir maddi kuvvet lazim” nitekim fethullah gülen ve cemaati HIMMET usulü ile bunu yapiyor!

    – “isevi ruhanilerle ittifak edip dini islama hizmet etmektir” baktigimizda fethullah gülen cemaati dünya capinda dialog faaliyetleri yapmakta hatta bedüzzaman hz. Nasil ki mektupla papaya ulasmistir, fethullah gülen hocaefendide bizzat vatikana gitmistir. Dialog dahi bulandiriliyor medyada halbuki risalede hristiyanlarla bir ittifak söz konusu…..

    ————————-

    ÖZETLE

    RISALE-i nurdan bir cok yeri birlestirince en önemli husus özetleyecek olursam

    – FETHULLAH GÜLEN VELAYETI KÜBRA SAHIBI BIRISIDIR

    – cemaati islama ve milletine faydali is yapmaktadir

    – ben fethullah gülen hz. Mehdidir demiyorum ama Risale’de anlatilan özellikler bu cemaatte var.

    – 160 ülkeye acilmis muhtesem bir hizmeti var. Islam ülkelerinde itthadi islama yarar faaliyetler; gayrimüslim ülkelerde ise müslümanlara dostluk köprüleri kuruluyor yani taraftar oluyorlar. Üstadin en büyük projesi Medresetül Zehra projesiydi ve bu cemaat hem dünyada okullar, üniversteler acmakta, mektepler acmakta ve o mekteplerde nesiller yetisiyor!

    Son olarak 5. sua 17. meselden bahsedecegim

    http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=508
    http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=509

    On Yedinci Mesele
    Rivayette var ki, “Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulâde bir eşeği vardır.”

    Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur: Bu rivayetler mucizâne haber verir ki, “Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp işitir ve umum ceridelerinde okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt’asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek” diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mucizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. Ve bindiği merkebi ve himarı ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş. Düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına gönderir. Veyahut onun eşeği, merkebi, dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut -sükût lâzım!

    Fethullah Gülen cemaati 160 ülkeye acildigini ve dogru yolda hareket ettigini yukarida verdigimiz örneklerle ispat edilmistir; simdi ise ehli siyaset kitalar gezip bu hizmeti durdurmak icin elinden geleni yapiyor. Nitekim yakindan takip edenler biliyor ki müthis bir fitne yayiyorlar söyle ki: ‘rusyaya gidip bunlar amerikaya hizmet ediyor, müslüman ülkelere gidip bunlar sizin cocuklarinizi dinsiz yetistirmek istiyor, bati ülkelerine gidip bunlar seriati getirmek istiyor’ diyerek her bölgenin zayif damarina basip hizmeti durdurmaya hatta yok etmeye calisiyor. Yukarida hem otomobil hem tayyare yani ucakla bu fitneyi uyandirma ihtimallerin dairesinde. Neticede birkac ülkede sadece muvaffak olabilmisler.

    “Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir.” Deccal yani deccal olarak degil müstebit kral yani ehli siyaset hatta müstebid yani baskici baskalarina söz hakki tanimayan…… Su an anayasayi, hukuku, keyfi uygulamalarla meshur tek bir ehli siyaset var…… Fitneye gelince…. Misir poltikasini takip edenler bilir ki fethullah gülen misir baskani mursiye erken secimi tavsiye etmistir ama AkP dik dur birsey olmaz demislerdir sana darbe yapamazlar. Neticede darbe oldu ve misirda ehli sünnet cemaati olan ihvani müslimin hapiste sürünüyorlar ve islam acisindan müthis zarar! Akp mursiyi zarara tesvik etti! Suriye politikasinda 6 ayda samdayiz denildi suriyede ic savas (fitne) koptu ve müsebibi yine AKP hükümeti…. Suriyede kac insan öldü ve vahset acildi….. Isid belasini bizzat AKP hükümeti mit tirlariyla destekledigi ortaya ciktigini düsünürsek ciddi fitneye calisma var. Türkiyede müthis kutuplasma hatta cemaalter arasi bile müthis kavgalara sebebiyet verdi….. Bosanan aileler oldu. Siyaset hic bu kadar müslümanlarin icine sokulmadi ve bedüzzaman siyasettin serrinden sigindigini düsünmeliyiz…..

    Ayni kitap kimine göre horasan deccali kimine göre VELAYETI KÜBRA SAHIBI

    Buradaki yazilar tam metinler dileyen tam metinleri arstirabilir.

    http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2063http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2064
    http://www.risaleara.com/oku.asp?id=2065
    Şualar 14. Şua…..
    BAŞBAKANLIĞA, ADLİYE BAKANLIĞINA, DAHİLİYE BAKANLIĞINA *

    Hürriyet ilânını, Birinci Harb-i Umumîyi, mütareke zamanlarını, Millî Hükûmetin ilk teşekkülünü ve Cumhuriyet zamanını birden derk eden bütün hükûmet ricâli beni pek iyi tanırlar. Bununla beraber, müsaadenizle hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim.

    * Bu yazı, Afyon Hapsinde mevkuf iken Hz. Üstadımızın izniyle avukatları tarafından kaleme alınarak mezkûr makamata gönderilmiştir.
    ———-
    Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederek, nihayet rakiplerimin ifsadatıyla, merhum Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak’asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükûmetinin nazar-ı dikkatini celb ettim. Camiü’l-Ezher gibi, “Medresetü’z-Zehrâ” namında bir İslâm üniversitesinin Van’da açılması teklifiyle karşılaştım. Hattâ temelini attım. Birinci Harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde, Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyeye âzâ oldum. Mütareke zamanında, istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul’da çalıştım. Millî hükûmetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükûmetince takdir edilerek Van’da üniversite açmak teklifi tekrarlandı.
    Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre “Eski Said”i gömdüm. Büs bütün âhiret ehli “Yeni Said” olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul’un Yûşâ Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla başbaşa kaldım. “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyaseti” yani, “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur’ân-ı Azîmüşşânın tetkik ve mütalâasıyla vakit geçirerek “Yeni Said” olarak yaşamaya başladım. Fakat kaderin cilveleri, beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur’ân-ı Kerîmin feyzinden kalbime doğan füyuzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına “Risale-i Nur” ismini verdim. Hakikaten Kur’ân’ın nuruna istinad edildiği için, bu isim vicdanımdan doğmuş. Bunun ilham-ı İlâhî olduğuna bütün imanımla kaniim ve bunları istinsah edenlere “Bârekâllah” dedim. Çünkü İmân nurunu başkalarından esirgemeye imkân yoktu.
    Bu risalelerim birtakım İmân sahipleri tarafından birbirinden alınarak istinsah edildi. Bana böyle bir kanaat verdi ki, Müslümanların zedelenen imanlarını takviye için bir sevk-i İlâhîdir. Bu sevk-i İlâhîye hiç bir sahib-i İmân mâni olamayacağı gibi, teşvike de dinen mecbur bulunduğumu hissettim. Zaten bugüne kadar yüz otuzu bulan bu risaleler tamamen âhiret ve İmân bahislerine ait olup, siyasetten ve dünyadan kastî olarak bahsetmez. Buna rağmen birtakım fırsat düşkünlerinin de iştigal mevzuu oldu. Üzerinde tetkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli’de tevkif edildim; muhakemeler oldu. Neticede hakikat tecellî etti, adalet yerini buldu. Fakat bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım.

    Bana şunları isnad ediyorlar;
    1. Sen siyasî bir cemiyet kurmuşsun.
    2. Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
    3. Siyasî bir gaye peşindesin.
    Bunların esbab-ı mucibe ve delilleri de, risalelerimin iki üçünden on on beş cümleleridir.
    Sayın Bakan,
    Napolyon’un dediği gibi, “Bana tevili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla idam edeyim.” Beşerin ağzından çıkan hangi cümle vardır ki, tevillerle cürüm ve suç teşkil etmesin? Bilhassa benim gibi yetmiş beş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş, sırf âhiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyete makrun olduğu için pervasız olacaktır. Bunları tetkikle altında cürüm aramak insafsızlıktır, başka birşey değildir. Binaenaleyh, bu yüz otuz risalemden hiçbirisinde dünya işini alâkalandıran bir maksat yoktur. Hepsi Kur’ân nurundan iktibas edilen âhiret ve imana taallûk eder. Ne siyasî ve ne de dünyevî hiçbir gaye ve maksat yoktur. Nitekim hangi mahkeme işe başlamışsa, aynı kanaatle beraat kararını vermiştir. Binaenaleyh, lüzumsuz mahkemeleri işgal etmek ve mâsum İmân sahiplerini işlerinden güçlerinden alıkoymak, vatan ve millet namına yazıktır. Eski Said bütün hayatını vatan ve milletin saadeti uğrunda sarf etmişken, bütün bütün dünyadan el çekmiş, yetmiş beş yaşına gelmiş Yeni Said, nasıl olur da siyasetle iştigal eder? Buna tamamen siz de kanisiniz.
    Birtek gayem vardır:
    O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın İmân esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun. Bu İmân düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim.
    Mevkuf Said Nursî
    ¨ ¨ ¨

    28. Mektup birinci meslenin yedincsi bir rüyanin tabiri….sarikli genc meselesi
    http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=modules/kulliyat&risale=181&sayfa=486
    http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=modules/kulliyat&risale=181&sayfa=487

    YEDİNCİSİ: Senin müjdeli, mübarek ve güzel rüyanın tabiri, Kur’ân için ve bizim için çok güzeldir. Hem zaman tabir etti ve ediyor, tabirimize ihtiyaç bırakmıyor. Hem kısmen tabiri güzel olarak çıkmış. Sen dikkat etsen anlarsın. Yalnız bir iki noktasına işaret ederiz. Yani bir hakikat beyan ederiz; senin hakikat-i rüya nev’inden olan vakıalar, o hakikatin temessülâtıdır. Şöyle ki:

    O vâsi meydanlık, âlem-i İslâmiyettir. Meydanlığın nihayetindeki mescid, Isparta vilâyetidir. Etrafı bulanık, çamurlu su, hal ve zamanın sefahet ve atâlet ve bid’atlar bataklığıdır.

    Sen selâmetle, bulaşmadan, sür’atle mescide eriştiğin, herkesten evvel envâr-ı Kur’âniyeye sahip çıkıp, kalbini bozmadan sağlam kaldığına işarettir. Mesciddeki küçük cemaat ise, Hakkı, Hulûsi, Sabri, Süleyman, Rüştü, Bekir, Mustafa, Ali, Zühtü, Lütfi, Hüsrev, Refet gibi, Sözlerin hameleleridir. Ufak kürsü ise, Barla gibi küçük bir köydür. Yüksek ses ise, Sözlerdeki kuvvet ve sür’at-i intişarlarına işarettir.

    Birinci safta sana tahsis edilen makam ise, Abdurrahman’dan sana münhal kalan yerdir. O cemaat, telsiz âletlerin âhizeleri hükmünde, bütün dünyaya ders işittirmek istemek işareti ve hakikati ise, inşaallahtamamıyla sonra çıkacak. Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, ileride tevfik-i İlâhî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler ve birer telsiz telgrafın merkezi olurlar. Sarıklı, küçük, genç bir zât ise, Hulûsi’ye omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir. Bazılarını zannederim, fakat kat’îhükmedemem. O genç, kuvve-i velâyetle meydana atılacak bir zâttır. Sair noktaları sen benim bedelime tabir et.

    Senin gibi dostlarla uzun konuşmak hem tatlı, hem makbulolduğundan, şu kısa meselede uzun konuştum, belki de israf ettim. Fakat nevme ait olan âyât-ı Kur’âniyenin bir nevi tefsirine işaret etmek niyetiyle başladığımdan, inşaallah o israf affolur veya israf olmaz.

    • #16 by wuslath on 06/05/2015 - 14:15

      Ne acıdır ki Bediüzzaman gibi yıllarca Halk Fırkasından eziyet çekmiş bir kişiliğin sözlerinden yararlanarak Halk Fırkasına oy toplayan bir grubu savunmaya çalışmışsınız. Sözleri kendinize göre devşirip kendi yanlış kabulleriniz ile yanlış yorumlarla hakikati bulmuş gibi alıntılarla doğru yolda olduğunuza kendinizi iyice inandırmışsınız. https://mustafaemreakkas.wordpress.com/2015/04/11/hizir-sanmak/

  11. #17 by Mustafa on 06/05/2015 - 12:01

    Yüce Rabbim okadar büyük ki bize, sizin gibilere uymayıp doğru yoldan şaşmayanlardan olma rızkını vermiş. O kadar emin bir şekilde anlatmışsın ama şunu atlamışsın, hiçbirimiz hocaefendiyi (haşa) ilahlaştırmayız ve ona gereğinden fazla önemi vermeyiz ki o da zaten böyle birşeye izin vermez. Böyle bir Allah dostu için yanlış bir kelime kullanmak bile Allah’ın zoruna gidecekken sen ona (Allah affetsin) Deccal-i Süfyan demişsin. O bu konuda ne der bilmem ama benim Şahsi fikrim, sen zındık bir kafirsin. Bu kadar yazdıklarına karşılık gelecek başka bir sıfat bulamadım çünkü. Eğer zerre kadar haysiyetin varsa bu yorumu yayınlarsın.

    • #18 by wuslath on 06/05/2015 - 14:21

      Cümlelerinizin daha başında nasıl bir algı ile yönetildiğinizi göstermiş oldunuz. http://haber.star.com.tr/yazar/mahkemei-kubraya-inaniyorsa/yazi-1011461

      Hızır Sanmak

    • #19 by Feyza on 21/05/2015 - 20:28

      Mustafa kardes, bu zavallinin atfettigi goruslerden bircok insan çok rahatsiz, fakat bir baskasini kufurle suclamayin bence, olur da icinde zerre kadar da olsa iman vardir, aman dikkat! Yoksa siz kufurde sayilirsiniz.
      Illuminati desifre eder gibi olmadik seyleri hesaplayip kendinizle dalga gecercesine bir takim sonuclar bulmussunuz bravo yani yazar bey. Kaldi ki niye kesfinizden bir yil sonra bunlari yayinlayasiniz. Yaziniz her haliyle çok komik gercekten. Aciyorum size hem de çok! Allah hidayetinizi tamamlasin.

      • #20 by wuslath on 21/05/2015 - 22:05

        Bediüzzaman Hazretlerinin çok açık bir şekilde tarif ettiği siyasi zihniyet ile aynı safta olabilme rahatlığını gösterenlere -ki hele bunu bir de Nur cemaati görünümüyle gerçekleştirenlere ne söylesek az. Tespitler objektif bakanlara birşeyler anlatır. Kendini usa merkezli yapıua kaptıranlara ise deli saçması gelebilir.

  12. #21 by salih on 24/05/2015 - 20:56

    öyle bir haşhaşın etkisindeler ki? demiyor ya benim hocam da yanılmış olabilir… Aynı adama desen ki; ya bediüzzaman yanılmış. dine değil fitne fesada hizmet etmiş. Hiç bu kadar hizmetin büyüklüğüne son nefesine kadar nasıl bir hayat geçirdiğine ve akıbetine bakmadan olabilir diye düşünmeye başlayacak. Halbuki mesele kendi hocası olunca hiç düşünmüyor… elbette muhabbet gözü kusuru görmez. insan sevdiği zatın kusurlarını görmek istmez ve affeder. Ama bu şahsi bir kusur değil ki. Küfre hizmet etmek deccaliyete hizmet etmek gibi bir kusur… Pekala bu kusur Bediüzzamanda olsaydı nolacaktı.. Kardeşim sen Allah için bağlanmışsın. Allah için olan hizmeti için hüsnü zan etmişsin o yola girmişsin. Bediüzzaman ne diyor. Ben dahi yanılsam bu hizmetten dönsem. diyor yani bende insanım yanılabilirim. siz kurana ve kuran hakikatlerine bakın diyor…. Bunlar ne diyor hayır bizim hocamız yanlış yapmaz… Yahu bir kere Bediüzzaman diyor ki ; vazifemiz bu nurlara hizmettir. Kim ki, bunların dışında bir şey yazsa, enaniyeti ilmiyeden gelen soğuk bir muaraza hükmüne geçer diyor. bu adam ne yapmış, beğenmemiş yazmış da yazmış yazmışda yazmış…
    Öyle ise nurların terazisine, mihenk taşına bir vuralım. Meğer maksdadımız hakkın rızası ise. Yoksa şahsi menfaatlerimiz için din ile dünyayı yiyen hadisi şerifine masadakımızı ve helakimizi bekliyorsak o başka mesele… Bütün süfyan ile ilgili hadisler tarif ediyor ki hepsi tam oturmuş.. ayetlerdeki 19 da oturmuş.. eee biz daha ne görmek istiyoruz.. bundan fazlasını diğer tarafta gösterir ;Allah o zamanda bir işe yaramaz…

  13. #22 by Mesut Aktaş on 25/05/2015 - 01:02

    Elinize sağlık bu kadar aynen tutacağını tahmin etmiyordum. Ama geerçekten google earth ten denedim. Çizdim tam o herifin evinin üzerinden geçiyor. Burada yazmayan benim tespit ettiğim bir hususta şu: Korucuköydeki evi — Horasan arası çizgi çekince mesafe 57km çıkıyor. (19*3=57 , 19+38=57 doğum senesi)

    • #23 by wuslath on 25/05/2015 - 11:41

      O ve daha başka tespitler de var inşallah ilerde dahil ederiz.

  14. #24 by Nadir on 27/05/2015 - 10:40

    Sevgili kardeşim Hocaefendinin doğum tarihini kesinlikle yanliş biliyorsunuz ne Nısan Ay’ı nede 27 si DOĞRUSU SENIN HAKKINDA SENIN METODUNU KULLANARK BIR ÇALIŞMAK YAPMAK LAZIM BAKALİM SEN KIMSIN. Efendimiz sas Ebû Huzeyfeye Medine’de iken İRANI İŞARET EDIYOR Horasan’ın Erzurum olma ihtimali çok yanlış bir açı veriyorki Efendimizden ve işaretinden çok uzak bir ihtimal. Rabbim hidayet nasip etsin

  15. #25 by s. on 03/06/2015 - 00:21

    abiler bakın size horasan nedir hangi dilden gelmektedir ve hangi bölgedir elment uydrmak için bayaaaaa bi zorlamışsınız vallahi pes doğrusu

  16. #26 by yilmaz on 30/06/2015 - 05:37

    27 nisan tersten 72 eder kabaladaki şeytanın 72 adı vardır çok önem verirler bu sayıya yeryüzündeki tüm büyük olayların darbeler saldırılar vs vs tarihleri kabaladaki onlar için önemli sayılara denk gelir düz veya tersi cuk oturur bu onların bu işi biz yaptık diye diğerlerine işaretidir

  17. #27 by busra on 03/07/2015 - 15:23

    Baya uğraşmış görünüyorsunuz da iki şeyi kayda almayı unutmuşsunuz. Gülen’in doğum tarihi 27 nisan 1938 değil, 10 kasım 1938. Yaşını büyüttüğü için değil, nüfus memuru “Muhammed” isminden dolayı sıkıntı çıkardığı için geç kaydolmuş. İkincisi de Gülen hem anne hem baba tarafından seyyid, yani peygamber torunu, soy kütüğü yayınlanmıştı. Peygamber torunu bi insan “süfyan” olabilir mi?

    • #28 by wuslath on 04/07/2015 - 06:43

      İlgili şahsin her şeyinde olduğu gibi bu konuda da türlü türlü bilgiler var. Edindiğimiz bilgiler mümkün olduğunca temel nitelikli kaynaklara dayandırılmaya çalışılmıştır. Bu kişinin aldatıcılığının derecesi çok yüksek olduğu için her konuya söylenecek bir söz bir cevap bulabilirsiniz. Memnuniyetle buradan yayınlarız. Küfür içerikli olanlar hariç her yazıyı yayınladık – yayınlıyoruz.

  18. #29 by Risaleinur on 03/07/2015 - 16:05

    Ha gayret! Fatih Sultan’ı etkileyen Hurufiler gibi uydurmuş da uydurmuş, gitmiş çizgi çizmiş, Süfyan’ı tespit etmiş. Okuduğunu da tam anlamamış. Göz göre göre yalan söyleyip haram yiyenlere kanmış, hocaefendiyi google maps üzerinden Süfyan’ı olduğunu tespit etmiş. Kum saatinden Sion yıldızı, zaman gazetesi renklerinden israil haritası ve yahudilere destek mesajı çıkartan bir bilinçaltı müktesebatına söyleyebilecek laflar çok az.

    Şimdi vazifeniz Erdoğan’ın Mehdi olduğunu ispat için gerekli google maps çizgilerini çekmenizi bekliyoruz.

    • #30 by wuslath on 04/07/2015 - 06:37

      Google earth programını hafife almayınız. Diyn dağı mucizesi ile ilgili yazımızı okursanız ne demek istediğimiz anlaşılır.

  19. #31 by Alperen on 04/07/2015 - 14:46

    Bizim Kur’an-ı Kerim adlı kutsal bir kitabımız var, yüzlerce kesin ve net hadisler var, bize düşen bunları okuyup incelemektir, kendi hayatımıza uygulamaktır; başkaları hakkında atıp tutmak, kendimizce hipotezler kurup insanların akıllarını bulandırmak mü’min insana uygun düşmez. Bazı ayetleri ve hadisleri KENDINIZCE yorumlayıp şu şöyle, bu böyle demek, dini emellerinize alet etmeye de girebilir, Allah korusun. (Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) zaten bize göstermiş Kur’an ahlakını yaşayarak nasıl bir hayat yaşanması gerektiğini, bir daha yorumlamaya ne gerek var??)
    Şimdi diyeceksiniz ki kimseyi uyarmayalım mı?? Zaten bu kişi hakkında iddialar var, insanlar zaten er ya da geç farkına varacaklardır gerçeklerin ancak sizin böyle yapmanız objektifliğinizi zedeler, yine kendinize zarar vermiş olursunuz.
    Saygılarımla

  20. #32 by ycrh on 11/07/2015 - 09:49

    hocam fethullahgulen ebced değeri 666 yapiyor baska soze gerek yok

    • #33 by wuslath on 11/07/2015 - 15:18

      Benim hesabıma göre ebcedi فتح الله كولن olarak yazılırsa 660, فت الله كولن olarak yazılırsa 652 yapıyor. 666’yı nasıl buldunuz?

  21. #34 by Muzaffer abbasoglu on 20/07/2015 - 02:51

    3- 4 seneye kalmadan popularitesoni yitirecek , karmasadan yararlanmaya calisan zorlama ‘tespit’ler.

  22. #35 by Ergün on 20/07/2015 - 19:56

    Yazınıza,araştırmanıza tamamen katılıyorum,bu adamın (Fetoş) tesirinde kalanlara basit bir sorum var ! imkanı var iken neden Mekke ve medineye gitmiyor ,açıklayayımmı,kainatın sahibi bu süfyana müsaade etmiyor orada onu görmek istemiyor,sizi gidi Yahudi uşakları sizi,tuh yüzünüze.

  23. #36 by ali on 21/07/2015 - 00:50

    Devlet bahçelinin hesaplarına benzemiş.
    Böyle bir insanı süfyan olarak görmek… Üstelik arkanada 5. Şuayı alıcaksın… yazık.. demekki bediüzzamanın kimden bahsettiği hiç anlaşılmamış…

    • #37 by wuslath on 21/07/2015 - 06:05

      Bediüzzaman 5. Şua’da “Ahir zamanla ilgili hadis-i şerifler ihbar-ı gaybi nevinden olduğu için perdelidir. Ancak zahir manaları tahakkuk ettiğinde gerçek murat ne olduğu anlaşılır. Zahir manaları çıkıncaya kadar tefsir yerine te’vil edilir” diyor. Ayrıca “sevr ve hut” hadis-i şerifine atıfta bulunarak bu hadis-i şeriflerin çok katmanlı olduğuna da dikkate çekmiştir. Yani hem te’villeri doğru hem de günü geldiğinde zahir manaları da tahakkuk edebilir. Bu hususta yaptığı te’viller kendi zamanındaki süfyaninin kim olduğunu anlamamıza yardımcı olmuştur. Malum şahsı çok net bir şekilde deşifre etmiştir. Ancak ileride gelecek olan nifak ehlinin aynı netlikte ifade edilerek deşifre edilmesi perdeyi yırtmak olurdu. Risale-i Nur’da bir çok yerde artık hücumun doğrudan dinsizlik adına yapılmayacağını, bundan sonra din perdesi altında münafıkane saldirilacağını beyan ederek talebelerini çok dikkatli olmaları konusunda ikaz etmiştir.
      Bir de 5. Şua’da bu hadis-i şeriflerin zahir manası tahakkuk ettiğinde bunun farkına varanlara bir vazife düştüğünü anlatıyor Bediüzzaman. “vukuundan sonra te’villeri anlaşılır ve murat ne olduğu bilinir ki, ilimde râsih olanlar o gizli hakikatleri izhar ederler.” cümlesinde tarif edilen bu görev “izhar etmek” yani herkese görsel olarak anlatmak. Acizane yaptığımız budur.

  24. #38 by rgr on 25/10/2015 - 13:15

    esselam.yazınıza tam da gülen hakkında çevremde konuşmaların döndüğü günün ertesinde nurdersi.com sitesindeki linkten ulaştım.bu kişi bu kadar insanı nasıl aldatmış olabilir diye gece boyu düşünmüş aklıma gelen sonuçlardan ‘acaba abartıyormuyum’ diye tereddüte düşmüştüm.fakat bu yazıyı okuyunca emin oldum.teşekkür ederim..

  25. #39 by Volkan on 03/11/2015 - 18:23

    Yazar efendi Hocaefendi Bitlis tarafından gelme bu 1.ikincisi doğum tarihi yanlış 27 nisan değil az araştır hasediniz göklere çıkmış .üçüncüsü onun ilim almış olduğuinsanlar ve onların Hocaefendi hakkındaki söylemlerine bak….zavallı insan

    • #40 by wuslath on 03/11/2015 - 20:27

      Lütfen kendisine ait resmi sitesindeki şu bilgiyi okuyun:
      http://tr.fgulen.com/content/view/3502/128/
      Buradaki kendi anlatımına dayalı bilgi ve ayrıca resmi belgelere göre doğum tarihi 27Nisan. Yıl olarak resmiyette 1941 kendi anlatımında 1938.
      Öyle değil diyorsanız bu da “kendi doğum tarihi konusunda bile yalan söyledi” anlamına gelir.

  26. #41 by Hakan on 05/12/2015 - 01:13

    Olurken doğru söylüyor diye düşündüm. Yorumlar çok zorlama. Bilgilerin doğruluğunu bilmiyorum. Düz çizgi çekip bu zar süfyan demek aşırı yorum.

    • #42 by wuslath on 05/12/2015 - 05:15

      Kolay bir şekilde denetleyebilirsin. GoogleEarth programını aç gösterilen şekilde çiz. Bu kadar basit. Gerekirse bir anlayandan yardım al.

  27. #43 by Sagir on 17/07/2016 - 09:58

    Şerefsiz fetö

  28. #44 by Hasan Basri Aksoy on 21/07/2016 - 09:35

    Bu çalışmayı yaptığınız için Allah sizden ebediyen razı olsun. Çok büyük bir fitnenin başını tespit etmiş ve müslümanların uyanmasına vesile oldunuz.Allah yar ve yardımcınız olsun.

  29. #45 by zeyel abidin on 31/07/2016 - 01:30

    BEDİÜZZAMAN ŞUALARIN EKSERİSİNİ BARLADA YAZMIŞ OLABILİR , Kİİ ÖYLEDİR . LAKİN 5 . ŞUAYI 1908-1910 YADA 1911 YILLARINDA İSTANBULDA DARÜL HİKMETÜL İSLAMİYEDE BULUNDUGUNDA YAZMIŞTIR . VE EN BAŞLARINDA DA MÜSTEMİ : MÜTEHARRİİ HAKİKAT BİR JAPONDUR . DİYE KALEME ALMIŞTIR . ŞİMDİİİİ ( SİZİN BAKIŞ AÇINIZA GÖREEE ) GOOGLE DAN İSTANBULA BİR İŞARET KOYMAMIZ GEREKMEKTEEE VE HATTA JAPONYADA BU GOOGLE DAN NASİBİNİ ALMASI GEREKMEZ Mİİ . O ZAMAAAN BU TEVAFUKLARI NASIL AYARLAYACAGIIIZ. NASIL DEGERLENDİRECEGİZ . CEVABINIZI MERAKLA VE HEYECANLA BEKLEMEKTEYİM .

    • #46 by wuslath on 31/07/2016 - 06:01

      İlk yazılışı dediğiniz tarih olsada 5. şua zaman zaman tebyiz edilmiştir. Son tebyiz tarihi 1938 yılıdır.

  30. #47 by REİSE SELAM MÜCADELEYE DEVAM on 14/08/2016 - 17:21

    Allah ilminizi arttırsın. Lakin dediğiniz gibi bazı ahmaklar süfyan hadisini es geçip başka yakıştırmalar yapabilirler sonuçta Ak’a kara diyenler bunlar. Rabbim islam sancağını yüceltip yükseltsin.

  31. #48 by Mehmet Toker on 15/08/2016 - 06:47

    Selamün aleyküm 5. Şuada üstadın tevil ettiği diğer hadislerde süfyanın başka bir zaatı sarihan işaret ettiği anlaşılıyor.Tespitinizden birden fazla süfyan olacağınımı anlamalıyız.

    • #49 by wuslath on 15/08/2016 - 06:58

      Üstad 5. Şuada başta sevr ve hut meselesini nazara veriyor. Yani te’viller geçerli olduğu gibi zahir manası da geçerli olma ihtimali var. Yine sırrı inna atayna risalesinde “Bu geçen yüzün iki başında iki dehşetli komite(1826’daki yeniçeri içindeki fesat komitesi ve 1900’lü yılların başındaki osmanlıyı yıkıma götüren mason komitesi) olduğu gibi bu gelecek yüzün bu başında (1926 yılı) küçük deccaller komitesi (sizin 5.şuadan hemen algıladığınız kişiler) öteki başında ise büyük deccalden haber veriyor.” Dikkat edin üstad kendi zamanındakileri “küçük deccaller” olarak tesmiye ediyor.

      • #50 by dadaş kadir savanç on 16/08/2016 - 15:13

        Bu ve bunun emrine girmiş sözde müslüman görünen kendilerini öyle biliyorlar hatta kendilerini cennetin en üst yerine koyuyorlar peygamberlerin bile sorgulanacağı günde kendilerini sorgulanmayacak dercede gören bu iblis ve buna uyan köpekler pardon insan diyecektim köpeklere hakaret etmeden devam edeyim allahı peygamberi kitabı dini kendi emelleri için rahatlıkla kullanacaklarını düşündüler ve sonuç ortada Allahında bir planı var.

  1. M. Emin Akkaş’ın tespitleri – 5 | Mustafa Emre
  2. M. Emin Akkaş’ın Tespitleri – 2 | Mustafa Emre
  3. M. Emin Akkaş’ın Tespitleri – 4 | Mustafa Emre
  4. M. Emin Akkaş’ın Tespitleri – 3 | Mustafa Emre
  5. Diyn Dağı | Mustafa Emre

ali için bir cevap yazın Cevabı iptal et